Kendimi ifade ve eşya ile münasebetimi tayin ve kainattaki yerimi tespit gibi hususlar...*

Sunday, January 24, 2010

Uğur Mumcu


Tam 17 sene olmuş. Yine bir pazar günüydü. Ankara'da bu günkü gibi kar vardı. Bense İzmir'de, karı sadece televizyonda görmüş bir çocuktum. Kana bulanmis karı  da ilk o gün gördüm. Sinirleri bozulmuş ve üzülmüş anne ve babamı, televizyona endişeyle bakarlarken hatırlıyorum. Çok şaşırmıştım. Beni en çok şaşırtan ise bunun bekledikleri bir olasılık olduğuydu,  her gün Ugur Mumcu'nun, ailesini uzakta bekletip arabayı  yalnız başına çalıştırıyor olmasıydı. Bu nasıl bir hayattı? Madem biliyorlardı, o zaman neden kimse bir şey yapmamıştı? Polis yok muydu? O zaman bilmiyordum emniyet müdürlüklerinin bilseler bile suikastlere engel olmadıklarını. Hrant Dink suikastini beklemem gerekti bunu öğrenmek için.

Bu ülkede devamlı yaşanan kara komedilerden çok sıkıldım: Mehmet Ali Ağca adında bir katil var. Bu adam Türkiye'ye döndü. Tüm gazeteler, televizyonlar Ağca'ya boğuldu. Film, program, kitap teklifleri yağıyor şu aralar kendisine. Türkiye'nin yeni süperstarı o şu an. Bir de Uğur Mumcu adında bir gazeteci yazar var(dı). 17 yıl önce öldürüldü. Belli başlı tirajı yüksek gazetelerde haber bile olmadı bu gün. İlerici, hümanist, laik,  eşitlikçi, demokrasi savunucusu, tam bağımsız bir Türkiye'den yana ve tam da bu yüzden devlet içindeki devletleri araştırıp bulan bir adam(dı). Papa  Mafya Ağca adlı bir kitabı var. Ağca'yı, Abdi İpekçi suikastini, mafya bağlantılarını ve daha bir çoklarını somut kanıtlarla anlatıyor içinde. Biri 17 yıldır ölü. Diğeri öldürdükleriyle ünlü.

Papa Mafya Ağca kitabının arkasında ünlü hukukçu Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun yazısı şöyle:
"Araştırıcı, yürekli, yiğit yazar Uğur Mumcu'yu, Ankara Hukuk Fakültesi'ndeki asistanlık döneminden beri bilirim. Önce yazılarını, birkaç yıl sonra da kişisel olarak kendisini tanıdım ve sevdim. Son yıllarda onun hiçbir tehdide kulak asmadan ve her türlü tehlikeyi göze alarak deştiği konulardan her biri, ülkemizin ve bütün dünyanın çıkarcılık kenetleriyle kenetlenmiş karanlık yüzlerini ortaya çıkaracak kapıları aralamaktadır. Kahramanlık yalnızca savaş cephelerinde olmaz. Kalemden başka silahı olmayan yazarlık ve gazetecilik alanında da olur. Bu, yadsınamaz. Alman filozofu Hegel'in şu sözünü hiç unutmamalı: 'Bir uşağa göre hiç kimse kahraman değildir; bu görüş dünyada kahraman bulunmadığını değil, onu söyleyenin uşak olduğunu gösterir.' "

Hegel'e karşı çıkmak haddime değil tabi ki, ama şunu söylemem gerek: Bana artık uşakların da kahramanları varmış gibi geliyor. Mehmet Ali Ağca ve Ogün Samast gibi.

Umarım huzur içinde yatıyorsundur Uğur Mumcu, ama sanmıyorum.

No comments: